Dr. Halit Abdullah

Endokrin Ve Diyabet

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları arasında en çok görülen hastalık diyabettir. Diyabet; salgı bezlerinin bulunduğu pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da üretilen insülini etkili bir şekilde kullanılamaması durumudur. Bu hastalık ömür boyu sürebilecek hastalıklar arasında bulunmaktadır.


Work Process

Hastalarımız Ne dedi?

Endokrin ve Dİyabet

Endokrin Bozukluk Nedir?

Endokrin bozukluk, hormon salgılama bezlerini etkileyen organları barındıran endokrin sistemi düzgün çalışmadığı durumda endokrin bozukluk meydana gelir. Bu durum hormonların yükselmesine ya da düşük seviyelerde olmasına yol açar. Vücutta geniş kapsamlı etkilere neden olan endokrin bozukluk, özellikle tiroid, hipofiz bezi, pankreas, yumurtalıklar ve testislere etki eder.

Endokrin Sistemi Hastalıkları Nelerdir?

Birçok faktör endokrin sisteminde sorunlara neden olabilir. Bunun sonucunda endokrin bozukluk ortaya çıkar. En sık görülen endokrin bozukluklarından bazıları şunlardır:

Diyabet

Bu endokrin bozukluğu, vücutta tüketilen besinlerden gelen enerjiyi kullanma şeklini etkiler. Pankreas, insülin adı verilen hormonu yeterince üretemediğinde veya insülin olması gerektiği gibi çalışmadığında vücutta diyabet hastalığı oluşur.

Endokrin Hastalıkların Belirtileri Nelerdir?

Endokrin sisteminde yer alan hastalıkların her biri farklı semptomlarla kendini gösterir. Genel olarak endokrin hastalıklarında kadınlarda kıllanma, kan şekeri yüksekliği, böbrek taşı ve kilo alma gibi belirtiler görülür. En sık görülen endokrin hastalıkları semptomları şöyle sıralanır: Ruh halinde değişiklik Tükenmişlik hissi Zayıflama Kan şekeri seviyesinde farklılıklar Kolesterol seviyelerinde değişiklikler

Diyabet Nedir

Çağın hastalıkları arasında en ön sıralarda yer alan diyabet (şeker hastalığı), ölümcül birçok hastalığın oluşumunda birinci sırada rol oynayan ve dünyanın her yerinde çok yaygın olarak görülen bir hastalık türüdür. Hastalığın tam adı olan Diabetes Mellitus, Yunancada şekerli idrar anlamına gelir. Sağlıklı bireylerde açlık kan glukoz düzeyi 70-100 mg/dL aralığındadır. Kandaki şeker seviyesinin bu aralığın üzerine çıkması, genellikle diyabet hastalığına işaret eder. Hastalığın nedeni insülin hormonu üretiminin herhangi bir nedenle yetersiz olması veya hiç olmaması, ya da vücut dokularının insüline karşı duyarsız hale gelmesidir. Birçok farklı çeşidi bulunan diyabet hastalığının en yaygın görülen ve genellikle 35-40 yaş üzeri bireylerde ortaya çıkan türü Tip 2 diyabettir. Bir diğer adı insülin direnci olan Tip 2 diyabette pankreasta insülin üretimi yeterli olduğu halde hücrelerde insülin hormonunu algılayıcı reseptörlerin çalışmaması nedeniyle bu hormona karşı duyarsızlık gelişir. Bu durumda kan şekeri insülin tarafından dokulara taşınamaz ve kan glukoz düzeyi normalin üzerine çıkar. Bu durum ağız kuruması, kilo kaybı, çok su içme ve çok yemek yeme şeklinde belirtiler ile kendini gösterir.

Birçok farklı önemli hastalığın oluşumunda birincil neden olarak karşımıza çıkan Tip 2 diyabette tedavi ilkelerine tam olarak uyulması büyük önem taşır. Uzun süre yüksek seyreden kan şekeri; kardiyovasküler sistem, böbrekler ve gözler başta olmak üzere tüm vücutta kalıcı hasarlara yol açtığından diyabet teşhisi konulan bireyler derhal diyabet eğitimi almalı, diyetisyen tarafından uygun görülen beslenme programına tam olarak uymalıdır.

Şeker hastalığının çözümü



Tip 1 diyabet tedavisi: Oral antidiyabetik ilaçlarla (ağızdan alınan şeker haplarıyla) tedavisi mümkün değildir. Bu hastaların ömürleri boyunca insülin hormonunu dışardan almaları gerekir. Bu sebeple Tip 1 diyabet “İnsülin Bağımlı Diyabet” olarak da adlandırılır. İnsülin protein yapısında bir hormon olduğundan ve midede sindirildiğinden ağız yoluyla alınamaz, sadece enjeksiyon ya da pompa ile uygulanabilir. Tip 2 diyabet tedavisi: Yeni tanı konan birçok Tip 2 diyabet hastasında diyet ve egzersiz programlarıyla kan şekeri kontrol altına alınabilmektedir. Fakat akılda tutulması gereken önemli bir konu Tip 2 diyabetin ilerleyici bir hastalık olması ve düzenli kontrollerin ihmal edilmemesi gerektiğidir. Tip 2 diyabet tedavisinde fiziksel aktivite ve diyete rağmen kan şekeri yüksek seyrediyorsa, şeker hapı da denilen oral antidiyabetik ilaçların kullanılması gerekmektedir. Diyabet Tedavisinde İlaç Dışı Yöntemler Nelerdir ? Diyabet tedavisinin amacına ulaşabilmesi için öncelikle hastaların doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir. Şeker hastalığı tanısı alan hastaların diyabet polikliniklerine yönlendirilerek diyetisyenler ve eğitim hemşireleri tarafından eğitim almaları sağlanmalıdır.


Şeker hastalığının tedavisinde hasta eğitiminin, uygun diyet desteğinin, yeterli fiziksel aktivitenin, hastanın kendi kan şekerini kendisinin kontrol etmesinin ve doğru ilaçları düzenli şekilde kullanması tedavi başarısı için önemlidir. Obezite ve fiziksel aktivite azlığı diyabet gelişimindeki en önemli risk faktörleridir. Dolayısıyla hastalar düzenli egzersiz yapmaları için yönlendirilmeli, yaş ve kapasiteleri ölçüsünde düzenli egzersiz programı uygulanmalıdır.

Diyabetik diyet glisemik kontrol açısından en önemli faktördür. Glisemik kontrol, açlık ve tokluk kan şekerlerinin arasındaki değişkenliğin dar sınırlar içerisinde seyretmesini sağlayan daha doğal bir şekilde kan şekeri regülasyonunun sağlanmasıdır. Oral antidiyabetik ilaçlarla kontrol altına alınamayan tip 2 diyabetli hastalarda, ameliyat olacak ya da hamile hastalarda da geçici bir süre insüline geçiş yapılarak, daha keskin bir kan şekeri regülasyonu sağlanmalıdır.

Obez hastalarda diyabet mevcudiyetinde bariyatrik cerrahi yöntem de Tip 2 diyabet tedavisinde kesin çözüm olarak görülmeye başlanan ve yaygınlaşan bir tedavi yöntemidir.

İletişim